Yeşil Sol adayı Mevlüt Ülgen: Değişimi gerçekleştiremezsek kötülüğün ve kabalığın gücüne tanık oluruz.
İZMİR-Yeşil Sol Parti’nin İzmir 2. ilçesinde 3. sırada milletvekili adayı olarak gösterilen Mevlüt Ülgen, Gazete Duvar’ın ‘Adaylarla 5 Soru 5 Cevap’ köşesine konuk oldu.
Uzun süredir sahada görev yapan Ülgen, Gezi olaylarından bu yana ilk kez değişim ve demokrasi talebinin gündeme geldiğini belirterek, “14 Mayıs seçimleri tarihi bir öneme sahip. Türkiye için tarihi bir eşik… Ya faşizmin kurumsallaşmasını durduracağız ya da “Faşizmi devireceğimiz bir seçim olacak” dedi.
‘TÜRKİYE’Yİ RENKLİ BİR ÇİÇEK TARLASI OLARAK GÖRÜYORUM’
Neden Yeşil Sol Parti’den aday oldunuz?
Kendimi bildim bileli sömürüye, eşitsizliğe ve adaletsizliğe karşı oldum. Kendimi ezilenlerin ve dışlananların yanında hissettim. Hayatımın çoğu emek ve demokrasi ile geçti. Yeşil Sol Parti’den adayım çünkü hayatım boyunca uğrunda mücadele ettiğim değerleri savunmuş, eşit, özgür, demokratik ve ekolojik barış içinde bir yaşamı varoluş nedeni olarak görmüştür. HDP ve Yeşil Sol Parti’yi de bir vicdan hareketi olarak görüyorum. Toplumun vicdanı olarak görüyorum. Sahip olduğunuz hak veya imkanları başkasında, diğerinde savunma, kendiniz için istediğinizi başkasında isteme eylemidir. Türkiye’yi rengarenk çiçek tarlası olarak görüyorum. Kürtler, Türkler, Çerkezler, Ermeniler, Lazlar, Aleviler, Sünniler, Hristiyanlar, Süryaniler gibi birçok halk bu çiçek tarlasında yaşıyor. Bunlar çiçek tarhının renkleridir, hepsi kendi rengi ve tonuyla hoştur. Yeşil Sol Parti bu renklerin solmaması için çaba harcıyor. Bu renklerin birbirlerine egemen olmadan eşit haklar temelinde barış içinde yaşamalarının koşullarını oluşturmak için çalışır. Yeşil Sol Parti sadece insanların değil, tüm canlıların, doğanın, hayvanların, böceklerin haklarını savunmaktadır. Yeşil Sol Parti’deyim çünkü tüm bu temel değerler benim maliyetim.
‘DEĞİŞİM İSTEĞİMİ YANSITMAZSAK HAYAL KIRIKLIĞINA ULAŞIRIZ’
14 Mayıs seçimlerine hem iktidar hem de muhalefet ayrı bir önem veriyor. Sizce bu seçimi kritik yapan nedir?
14 Mayıs seçimlerinin sizin de belirttiğiniz gibi tarihi bir değeri var. Bu seçimler Türkiye için tarihi bir eşikten bahsediyor. Ya faşizmin kurumsallaşmasına son vereceğiz ya da faşizme izin verme seçeneği olacak. Gezi’den bu yana ilk kez değişim ve demokrasi talebi gündeme geldi.
Değişim için umut yüksektir. Bu umut ve değişim iradesini sandığa yansıtamazsak büyük bir hüsran ve çöküş olur. Tek adam rejimi, AKP-MHP faşizmi kurumsallaşarak daha da saldırganlaşabiliyor. Bu değişimin farkına varamazsak çirkinliğin, kabalığın gücüne sokakta ve hayatın her alanında şahit olacağımızı düşünüyorum.
Ekonomik krizin bedelini daha çok işçiye ve yoksula ödetilirken, emeğin talan edilmesi ve doğa sömürüsü artacak. HDP geleneği, Yeşil Sol Parti’nin bunu görmesi üzerine Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’a karşı Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı aldı. Erdoğan’ı yerel seçimlerde kaybettiği gibi Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de kaybettirerek cehennemin kapısını kapatmaya, barış, demokrasi ve adalet umudunu yeşertmeye çalıştı. Ayrıca milletvekili seçimlerinde güçlü bir temsil kazanarak, adaleti uluslararası normlara uygun olarak yeniden tesis ederek, başta Kürt sorunu olmak üzere toplumsal sorunları analiz ederek, barış ve müzakere sürecini başlatarak demokratik adımların atılmasına öncülük etmek istiyor.
‘İŞSİZLİK, UMUT KAYBI, KARARSIZLIK GÖZDEN GEÇİRİLMEMELİ’
Size göre Türkiye’nin en büyük sorunları nelerdir?
Türkiye’nin en değerli sorunu demokrasi ve insan haklarıdır. Kürtlerin ve Alevilerin kendi pahasına özgürce yaşama hakkını tanımama sorunudur. Eşit yurttaşlık ve vicdan. Demokratik ve barışçıl usullerle müzakere yerine çatışma ve savaş politikalarıyla iddianın bastırılması sorunudur. Kısacası tarihsel yaraların acı ve kayıplarla derinleşmesi hep bir sorundur. Temelde on yıllardır süregelen çatışma ve savaş sorunu budur. Giderek artan bir şekilde çevrenin, tarım ve yaşam alanlarının, tarihi ve kültürel dokunun yağma ve talan sorunudur. İklim krizi ve küresel ısınma insanlığı tehdit ediyor. Bu akınları durduramazsak uğrunda çabalayacağımız hiçbir ülke ve dünya kalmayacak. Ayrıca toplumu derinden etkileyen şovenizm ve totaliter, monist muhafazakarlık diyebilirim. Artan eşitsizlik, gelir dağılımının geniş halk kitleleri aleyhine bozulması, yaşam maliyetlerinin yüksekliği ve ekonomik-sosyal krizin boyutu da önemli sorunların ortasındadır. İşsizlik, ümitsizlik ve karamsarlığın da göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyorum.
‘KÜRT İLE ALEVİLERİN EŞİTLİK TALEBİ İÇİN ÇALIŞACAĞIM’
Nasıl bir Türkiye hayal ediyorsunuz, milletvekili olursanız ilk ne yapacaksınız?
İnsanların kendilerini özgürce konuştukları, eşitlik ve özgürlüğün hayatın her alanında hakim olduğu, insanların mutlu ve refah içinde yaşadığı bir Türkiye hayal ediyorum. Kadınların hayatın her alanında daha belirleyici olduğu bir toplum. Şiddetin toplumsal yaşamdan dışlandığı, barış ve toplumsal uzlaşmanın hayatın her alanına sindiği bir yaşam. Ekolojik, demokratik, eşit ve özgür bir toplum. Kısacası hem yeşil hem solcu bir toplum.
Uzun yıllardır sağlık çalışanı ve sendika aktivisti olarak emekçiyim. Sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının sendikal ve mesleki hak taleplerinin taşıyıcısı olmaya çalıştım. Sağlık, çalışma, yaşlılık ve sosyal politika ilgi ve çalışma alanım oldu. İlk görevim, bu konulardaki sorunların analizi üzerinde çalışarak daha geniş bir kamuoyu yararına çalışmak olacaktır. Ayrıca partimin seçim beyannamesinde öncelikli sorun olarak belirlediği demokratikleşme, barış ve adaletin tesisi, vicdan ve vicdan sorunu olarak gördüğüm Kürt ve Alevilerin eşit hak taleplerinin gerçekleştirilmesi için çaba gösterecektir. Kamuoyunda Kürt sorunu olarak tanımlanan eşitlik. Enflasyon, işsizlik, gelir dağılımı adaletsizliği, yoksulluk, barınma sorunları gibi toplumsal kesimlerin acil ihtiyaçlarına çözüm aramak öncelikli çabalarım arasında olacaktır.
‘ÜCRETSİZ VE NİTELİKLİ SAĞLIK HİZMETİ ÖNCELİĞİMİZ OLACAK’
Çok sayıda sağlık çalışanı yeşil sola destek Kısa süre önce İzmir’de sağlık çalışanları vesilesiyle bu takviyeleri duyurdu. Bu alanla da uğraşan bir sağlık çalışanı olarak meclise girdiğinizde Türkiye’nin sağlık politikalarını nasıl değiştirmeyi ve dönüştürmeyi hedefliyorsunuz?
Her şeyden önce, sağlık hizmetlerinde bir paradigma değişikliğine ihtiyaç vardır. Mevcut neoliberal politikalar sağlıklı bir ranttır; bir mal olarak görüyor. Sağlığı piyasada alınıp satılabilen bir meta olarak görmeye başladığınızda hastaya, hastalığa, daha çok tedavi kurumuna ve teknolojiye ihtiyacınız oluyor ve oradan tartışmaya başlıyorsunuz. Mevcut AKP hükümeti ve önceki hükümetlerin onlarca yıldır denediği ve uyguladığı politikalar bu paradigmaya odaklanıyor. O zamanlar doluluk garantili hastanelerde ve şehir hastanelerinde artan hasta ve poliklinik sayılarıyla gurur duyardınız. Sağlık hizmetlerine daha fazla harcamak, daha fazla ilaç ve tıbbi teknoloji kullanmak, politikanızın merkezinde olacaktır. Sağlığın özelleştirilmesi bunun bir modülüdür.
Paradigma değişikliği, sosyal güzellik, fiziksel, ruhsal ve sosyal düzen durumunu nasıl elde edip sürdürebileceğimle ilgili olmalıdır. Sağlıklı yaşama, sağlıklı bir çevrede yaşama, dini ve yeterli gıda ve barınma gibi temel haklara odaklanıyorsunuz. Sağlığı bozan faktörlerin ortadan kaldırılması, koruyucu ve koruyucu sağlık hizmetleri önceliğiniz olacaktır.
Sağlık hizmetlerinden yararlanmak bir kamu hakkı ve hizmetidir. Herkes için yeterli, erişilebilir, ücretsiz ve kaliteli sağlık hizmeti temel önceliğimiz olacaktır. Sağlıkta eşitsizliklerin giderilmesi, gözetim hizmetlerine öncelik verilmesi, her türlü katkı payı gibi cepten ödemelerin ortadan kaldırılması öncelikli politikamız olacaktır.
Sağlık çalışanlarının sendikal ve mesleki haklarının tanınması, sağlıkta şiddetin önlenmesi, mesleki yeterlilik ve liyakat esasına dayalı atama ve terfi sistemi, acil analiz bekleyen sorunların ivedilikle çözülmesi gerekmektedir. Sağlık politikalarının belirlenmesinde ve yürütülmesinde sağlık meslek kuruluşları, sendikalar ve halkın katılımı sağlanmalı, sağlık sistemi demokratikleştirilmeli ve her adımda katılımcı hale getirilmelidir.